Bir gün yine sosyal medyadan ülkeyi kurtarırken farkettim. Değerli fikirlerimi yazıp benim gibi düşünmeyen cehalet içindeki insanlara ders veriyorum ben, ne iyi yapıyorum. Ne kadar iyi bir vatandaşım, nasıl bir aydınım, etrafımı nasıl aydınlatıyorum bir süredir belli değil. Ben bile inanamıyorum kendime. Yazdıkça değerli düşüncelerimi “like”lar artıyor, yorumlar aktıkça daha da aydın oluyorum. Bence ben önümüzdeki on sene içinde nobel barış ödülüne de layık görülmeliyim. Çok değerli düşüncelerim. Politikacılar dinlese, ülkede sorun kalmaz. Tek sorun etrafımdaki bir çok insanla benzer şeyleri yazıyoruz. Ama benimkiler biraz daha iyi tabiki. O yüzden nobel barış ödülü benimdir. Daha farkedilir, daha akılcı sonuçta. Hesapladım, üç günde yaşanılan son onaltı olayda yirmi üç esefle kınama, altı istifaya çağrı, on beş Avrupa’dan örnekleme, iki kez çözüm sunma olmak üzere kırkaltı paylaşım yapmışım. Toplamda da tam tamına bin yirmi beş like almışım. Tabiki üstüme düşen vazifeyi en iyi şekilde yapıyorum. Resmen bu yüzden sürekli facebook olsun, twitter olsun, instagram olsun takipteyim. Retweet rekorlarımı ben bile hesaplayamaz oldum. Acaba bundan sonraki seçimlere mi girsem, bence hedef kitlem yeterli.

Kaçımız vatandaşlık görevlerimizi seçime kadar sosyal medyada tüm kendimiz gibi düşünmeyen gruplara ilişkin ayrıştırıcı yorumlar, farklı sayfalarda tartışmalar, çeşitli seçim tahminleri, esefler, kınamalar ile geçirip, seçim günü oyumuzu kullanıp, sonra evimizde bir televizyon, bir facebook, bir twitter derken akşama kadar ileti yağmuru paylaşıp, akşam memnun kalmadığımız sonuçlara lanet okurken ya da memnun kaldığımız sonuçlar için sevinç çığlıkları atarak yerine getiriyoruz? Sonuç ne olursa olsun, biz vatandaşlık görevimizi yapmış oluyor muyuz?

Nedir vatandaşlık görevi? Partiniz için sandık başında beklemeniz midir? Hayır. İnandığınız yarını her platformda savunmanızdır. Bunu sadece particilikle, siyasetle yapamazsınız. Çevre kirliliği duyarlılık noktanınız ise çevre gönüllüsü olmalısınız. Hayvansever iseniz, onlar için birşeyler yapmalısınız. Mutlaka desteklediğiniz partinin seçilip çevre bakanının düzenleme yapıp çalışması veya seçtiğiniz partinin belediyesinin sizin için çalışması gerekmez ve üstelik yeterli de olmaz. Kadın haklarına inanıyor ve eşitliği savunuyorsanız, kız çocuklarının eğitimi için gönüllü olmalısınız, imkanlarınızı seferber etmelisiniz. Bu her zaman maddi imkan demek değildir, kimi zaman giymediğiniz ayakkabınızı vermek, kimi zaman okumadığını kitabı, kimi zaman ücretsiz eğitimler vermek, kimi zaman sadece cesaret vermek. Mesela cehaletten yakınıyorsanız, gideceksiniz cahil diye eleştirdiğiniz insanların oturduğu kıraathaneye. Sohbet edeceksiniz. Nerde eğitimsizler göreceksiniz. Sabırla eğiteceksiniz, fikir vereceksiniz. Ama dayatmadan, anlatarak, nedenlerini sorgulatarak, sonuçlarını açıklayarak. Mesela kitap hediye edeceksiniz bu kişilere. Mutlaka birileri okuyacak emin olun. Ya da sayfasını açıp, siz okuyacaksınız onlara.

 

Nedir vatandaşlık görevi? Tek vatan, tek milleti kabul etmektir. Hangi parti, hangi düşünce, hangi din ne farkeder? Eşitiz demiyor muyuz hepimiz. Hepimiz savaşa karşı değil miyiz? Canımız yanmıyor mu birilerini kaybettiğimizde. O zaman birbirimizin görüşlerine saldırmayacağız. Birbirimizi ayrıştırmayacağız. Farklı düşünenelerimizi saygıyla izleyeceğiz. Merak edeceğiz farklı düşündüren toplumsal ihtiyacı. Üstüne düşüneceğiz. Farklılıklarımızı kabul edeceğiz. Farklılıklarımıza kabul vereceğiz. Tabiki eleştireceğiz birbirimizi. Ama “iyi ki öldüler, şeytanlar, Allah belalarını versin” gibi nefret aşılayan söylemler bizi üstün yapmıyor, bizi insanlıktan, bizi bizden uzaklaştırıyor. Bunlardan uzak duracağız. Biz değil miyiz özgürlüklerimiz için mücadele veren, özgürlüklerimiz kısıtlandığında tepki gösteren? O zaman bir başkasının farklı düşünme özgürlüğünü kullanması sonucunu neden kabullenemiyor neden saygı gösteremiyoruz?

Nedir vatandaşlık görevi? Evimizde çocuğumuzu doğru değerle önce insanlık, sevgi ve hoşgörüyle büyüteceğiz. Saygıyı öğreteceğiz. Onun bizim gelecek nesilimiz olduğunu bilecek ve topluma bizden doğru bir izdüşüm burakabilmek için doğru eğitim vereceğiz. Etrafımıza doğru örnekler olacağız. Birbirimizden üstün olmadığımızı kabul edip tüm ayrımlardan ve sınıflardan uzak duracağız.  Çocuklarımıza sınıflarında övünmeyi değil, arkadaşlarıyla yarışmayı değil, yardım etmeyi, kardeş olmayı, dost olmayı, paylaşmayı öğreteceğiz.

Nedir vatandaşlık görevi? Oyumuzu kullanacağız. Sonra başında bekleyecek, sayacağız. Sonucu görecek, gönül rahatlığıyla evlerimize gideceğiz. Oylar sayılırken bribirimize de göz kulak olacağız. Belki de sohbet edip birbirimizi anlayacağız. Evimize vardığımızda sonuç ne olursa olsun temiz bir seçim olduğunu, halkın talebinin ne olduğunu bileceğiz. Bizle aynı düşünmüyor ise çoğunluk biz de hayallerimiz için daha çok çalışacağız. Gerekirse daha profosyonel olarak siyasetle ilgileneceğiz. Daha iyisini hakettiğimize inanıyorsak savaşacağız, emek vereceğiz, ter dökeceğiz.

Hepimiz hayattan beklentiler içinde. Ne tesadüftürki hayat da bizden beklentiler içinde. Karşılıklı bekleşiyoruz. Vermeden almak tembel bir talep. Herşeyi devletten bekleyen anlayış, oturduğu yerden sürekli eleştiren politik kimlik, hep vermeden almayı hedefleyen tembel talebin eseri. Aynı sosyal medyadaki ülkeyi kurtar butonu gibi. Hadi görev başına! Aktif bir vatandaş olmaya.