Bugün yutkunamıyorum. Ölüm her gün kadar acı. Birine ötekinden daha az kahroldum desem haksızlık. Her katledilişte kalbime bir bıçak saplanıyor. Gözlerime doğru hücum eden bir şeyler var, kimi zaman akmasına fırsat olmuyor, kimi zaman taşıyor da taşıyor. Ölenlerin nerdeyse hiç birini tanımıyorum. Çok şükür diyemem, tanısaydım vicdanım daha fazla acımazdı zaten, yüreğim daha da yaralanmazdı. Sıkılan her kuşun özgürlüğe sıkıldı! Düşünceye sıkıldı! Ölen her kardeşte benim canım her çocukta benim doğmamış çocuğumun geleceği gitti. Sıkılan her kurşunda bizim bir yarınımız gitti, Alimiz,İrfanımız, Berkin’imiz,Elifimiz,Songülümüz, Umutumuz,Mehmetimiz, Mustafamız,Diclemiz,Dilanımız, Firdevsimiz, İsmailimiz.. Şimdi de Tahir Elçi!
Düğümleniyor… Elimiz kolumuz bağlı. Ölen insanı ne getirebilir ki? Haksızlığın en uç noktası Tanrının verdiği canı zalimce hak bilip almak değil midir? Gideni ne getirir? Bir avukat olarak Diyarbakır Barosu’na “Baro Başkanınız haince başından vuruldu, hemde basın açıklaması sırasında çok üzgünüz” demek, milyonlarca kez yazmak neyi değiştirecek?
Can Dündar tutuklandı. Üstelik 2 gün önce. #candundaryalnizdegildir diye heryere yazdık. Şuan yalnız. Şuan tutuklu. Basın özgür değil. Suçu yazan içerde. Tepkiliyiz.
Tahir Elçi öldü. Bir kaç saat önce. Dün bu saatler öğle yemeği yiyordu belki. Toplum meselelerine, meslektaşlarının sorunlarına kafa yoruyordu. Kimbilir belki sadece iki çocuğunun geleceğini düşünüyordu. Bugün yok. Özgür değiliz. Tepkiliyiz.
Tepkiliyiz. Çok tepkiliyiz. Boğazımda bir kilit. Boğaz trafiği edası. Tüm tepkilerimi ağlarsam ülkeyi sel götürür, temizlenir mi memleket, özgür kalır mı geriye kalanlar?