Tüketim ekonomisi insan ruhuna zararlar veriyor belliki. Herkes bir parçasını bu kemiri düzene kaptırıyor. Bazı insanlar ruhundan kaybettiğinde kalan kısmı korumak için çok iyi bir korunma zırhına sahip olup, kendi yollarında yürürken bazı insanlar…Ah o duygulu insanlar.. her daim gözü yaşlı, nöbetli, içli, zor atlatan, ruhunun kalan kısmını kendisi kemiren insanlar. Bir kanepe başında 12’li selpak rulosu bitmeden ağlama nöbeti bitmeyen, peçete yığınları içinde başkalarının sosyal medya hesaplarını takip edip kendine acıyan, kendini kırbaçlayan insanlar… Biraz fazla kurban mı oluyorsunuz acaba?
Düşününki iş yerinde iş arkadaşınızla tartıştınız. Moraliniz çok bozuldu. Ne yapıyoruz dersiniz? Geri kalan arkadaşları toplayıp olayı bir anlatmaca, “çok üzüldünüz, sinirlendiniz, olacak şey değil, size yapılacak şey değil.” Geri dönüşüm de “boş ver, o hep öyle, şuna da böyle yapmıştı zaten”… Kurban siz. Zavallı siz. Ve yaşasın “can” arkadaşlar.
En yakın arkadaş grubunda tartışma çıksa aynı durum. Kurban ve kurbana teselli veren “can” dostlar… Bu “can” dostlar kurban kimle küsse küser, kötü ve soğuk davranır. Koloniler oluşur kovanlardaki gibi. Düşman, düşmandır. “Tehlike”nin, “kurban” a saldırmaması için kendilerini ön saflarda bulan cesur biricik kahramanlardır. Esaslı dostlardır!
Erkek arkadaş ayrılması gibi meseleler derinse kurbanın durumu tartılmalıdır. Mesela erkek arkadaş aldatmış ama pişman. Çok da içimizin ısındığı biri… “Şekerim adam mı var, erkek işte,yapmış bi’eşeklik, ama bak seni nasıl seviyor kapında günlerdir.” Kurban gerçek bir kurbandır artık. Tam tersi durumda ise ” ya adam mı yok, bi’de gitmiş o sevimsiz çirkin gudubet kızla birlikte olmuş, tencere kapak şekerim boşver sen”. Ya da kızarkadaşınızdan ayrıldınız “kanka boşver zaten sana göre değildi, kız seni taşıyamıyordu abi”, barışınca da “kanka önemli olan mutlu olmanız, arkadaşı vardı Tuğçe o da iyi kızdı, beni mi tanıştırsanız diyorum”… “Can” dostlar iyiki varlar.
Evet dostlarımız iyiki varlar. Ama kaç tane gerçek dostunuz var sizce. Siz kendiniz gerçek bir dost musunuz? Sorguladınız mı hiç kendinizi?
Dostluk ağlayan çocuğu pışpışlamakla, ağzına emzik takmakla, takım kurup elbirliğiyle düşman olmakla, her yapılanı onaylayıp hep kurban arkadaşı desteklemek değil.
Dost, sinirle, üzüntüyle, mutsuzlukla,umutla,aşkla, sevgiyle.. ruhun binbir rengiyle gelen arkadaşına her halinde kucak açar. Onu tanır. Dinler. Sakinleşince nefes aldırır. Olayın içinden çıkartıp başka bakış açıları sunar. Bir olayın her zaman tek hatalısı olmayabilecektir. Dost hatanı söyler, farklı davranabilseydin ne olurdu göstermeye çalışır. Zor durumdaysan nasıl durumu aşarsın yollarını göstermeye, seninle yürümeye çalışır. Yanlışına alkış tutan dost değil, olsa olsa şakşak tutan bir menfaat insanıdır, hesabı kapatınca alkış tutması biter.
Dost senin içindeki vicdanın gibidir. Seni bilir, güçlü olduğunu, kurban olmadığını. Bu nedenle senin anlamsız yıkılışlarında seni sana hatırlatmaya gelir. Ama etrafın şakşakçı dolu olursa dostunu unutabilir, rolüne kendini kaptırabilir ve günü geldiğinde kurban olabilirsin! Dost senin tekamül sürecinde daha iyiye gitmen, hatalarından ders alıp düzelebilmen için evriminde sana yol gösteren yol arkadaşındır.
Bu hayatta çok çeşitli sınavlardan geçiyoruz. Bazıları gerçekten çok zorlu, acıttığına ve sınırları fazlaca zorladığına şahit olduğum sınavlar biliyorum. Ama unutmayın, kurban değilsiniz. Kurban rolü oynamaktan çıkın.Sendelediğinizde ayaklar bir an güçten düşebilir, işte o sırada bir el sizin tekrar dimdik durmanızı sağlayacaktır. Ve o elin size uzanmak için şakşak tutmuyor olacağına emin olun!