Gün geçmiyorki yeni bir patlama, bombalı saldırı, terör olmasın. Gün geçmiyorki televizyonlarda, sosyal medya hesaplarında kınamalar, istifaya çağrılar, etnik, dini, milli kökler yuhalanmasın, hakaretler havalarda uçuşmasın. Olaki sen akıl sağlığını korumak için uzakta mı tutuyorsun kendini, “seni pis yandaş”, “duyarsız”, “bunlar anca gezme tozma resmi paylaşsın”a varan hadsiz açıklamarı olan, vatanı facebook ve twitterda kurtaracağına inanmış ve kendini ilahi yurttaş ilan etmiş vatan kahramanları sana saldırır başka bir gizli terör vakası yaşarsın.
Bir yandan teknoloji çağı, medeniyet. Bir tarafta kaynaklara ulaşan kesimlerin kaynaklarını hunharca tüketmesi ancak paylasmaması, öte dünyada açlık-sefillik-yokluk.
Neden diye soruyor insan? Sonra izlemeye çekiyor kendini bir cevap bulmak için. Mesela yürüyüş yapmaya çıkın. İki sınıf var. Biri sahilde ailesiyle piknikte. Çoluk çocuk çok mutlu. Aile reisi ailesini “brunch”a götüremese de çocukların pek de umrunda değil nasılsa. Henüz umrunda değil en azından. Bir de sahilde koşan, yürüyen diğer grup. Aralarında genel bir replik; “Ya ben bu manzarayı gördükçe, bu cahil insanlarla bir arada yaşamak istemiyorum. Avrupa’ya yerleşmek istiyorum”. Herşeyden bu “cahil” insanlar sorumlu. Seçimlerin sonuçlarından, diktatör iktidardan, terörden, kirlilikten, trafikten, fakirlikten, toplumun ayrışmasından, cehaletten. Elitist olan diğer kesim hep çok mazlumdur. Ellerinde şarap kadehleri narin ellerinde nasır tutmaz dertler, rakı kadehine memleket meselesi dert olur, gerçek çözümleri vardır, zekaları, diplomaları yıldız yıldızdır her biri diğerini gölgede bırakan. Sadece motivasyonları yoktur. Bıkkınlık vardır cehalete karşı.
Sonra bir de devletler boyutunda değerlendirince… Bir baķıyorsun herkes barış yürüyüşleri, kampanyalar, para akışları. Aynı ülkeler silah, savunma sanayinde bir dünya devi. Lobicilik, gizli-açık anlaşmalar…Bunların bir kısmı omuz omuza.. Derken patlayan bombalar, düşen jetler, havaya uçan arabalar. Ölenler hep çocuk.. hep halk.. Sonrasında uygulanan ambargolar. Ticaretten etkilenen ihracatçılar. Ve yine batan, biten hep halk.
Dünya nereye dönüyor bu hızla? Sorunun tek bir cevabı var. Dünya kendine, para için dönüyor. Rotası katliam. Vicdan, hava, gülümsemek, toprak ananın sunduğu herşey bedava. Oysa insan kendi kendisini hapsetmeye, kendini köleleştirmeye, eziyete, egoya hizmete hazır. İnsan paranın güç ve iktidarına kendini teslim etmiş. Evet evet kendini yani insanlığını teslim etmiş. Hiç çekinmiyor Tanrı’yı, yoksulluğu, vicdanı, öksüzü, öğrenciyi, mezhepi, kökeni, ayrıştırma ve tırtıklamada ne işe yarayabiliyorsa bulma ve alet etmede çok yaratıcı. Düşünki bir insana hangi milli mesele için hangi ajan servisinde uygulanan metod öğretiliyor ise, dünyanın her yerinde yüzlerce farklı isim ve menşeideki terör örgütü bu metodu kullanarak insana kendisini yok etme misyonunu yükleyebiliyor. Kendinden, insanlıktan nefret ettirerek ulvi bir amaca inandırabiliyor. Aynı yerden sızan yüzlerce farklı terörist mi yetişiyor, her amaca uygun bir isim altında terör örgütü mü kuruluyor? Bunu böyle “cahil” halk mı kuruyor? Cehaletten yılmış hayatını eleştiri ve tepkiye adamış toplum gönüllüleri mi? Ya da daha örgütsel-her imkana sahip olan bir kurum mu?
Ve sonra elele tutuşup yürürken çocuk dönüp dedi ki “politika kirli bir oyun bahçesi”. Cevap büyük bir gürültüyle gelmede gecikmedi. Bom!