Anne olmak bir mucizeyi yaşamaktır. Her anne bir Tanrıçadır. Tanrı’nın yaratma ve ‘ol’ deme simgesinin temsilcisidir. Anneler doğurur, Tanrı yaratır. Anne doğurduğuna kendisinden can verir. Tanrı yarattığına kendisinden bir ruh üfler. Hani Tanrı’dan korkarız, kızarız ya. Bence annenin terliğinden korkmak gibidir Tanrı. Anne kızınca terlik fırlatır, Tanrı kızınca anlaşılır bir ders gönderir. Anne sevgisi birse Tanrı sevgisi bindir. Benim düşünsel inancım böyle en azından. Kadına üstünlük tanımıyorum sadece mucizenin izlenebilir hali diyorum.
Kadının dişi bir obje görüntüsünden öte bereket, sevgi, yenilenme olduğunu görebilen kaç cesur kalp kaldı dünyamızda bilmiyorum. Eril kaç sıkı yumruk kalbini sınırsız bir şefkatle sarabilir ve ķökleriyle sarılabilir dişisine? Hamilelik toplumsal bir görev değil de, bir mucizenin gün ve gün izlendiği, kendinden ve erilin dişisine ait bir sevgi ve zihin yumağının yeni bir ruha DNA aktarım dizininde yer bulduğu tohumu görmek ve bunu yaptığını farketmenin şaşkınlığı ile her günü bu mucizeyle yaşamak, kaç farkındalık sahibi babanın baķışlarında var olur?
Kadın… tüm hormonları ve annelik iç güdüsüyle vakitlice orda. Kucağına aldığı her bebekte anne kadın. Sardığı her yarada anne. Verdiği her öpücükte anne. Toprağa ektiği her fidanda, attığı her tohumda anne. Dikiş iğnesinden her ip geçirişinde, ütüyü gömlek yakasına vurup, tencereye yağı her damlatışında anne. Aşını her paylaşımında, her kitap okuyuşunda, her sofra kuruşunda, her uykusuz gecesinde hasta bakışında çocuğu olmasa bile anadır kadın. Ölmüş olsa, toprakta bir çiçeğe karışır, evladının rüyasında onu korur yine anadır. Evladı şehit düşer, hasta olur, trafik kazasında veya başka bir nedenden kaybeder her gece dua eder ömrünün son nefesine kadar yine anadır. Evlat edinir ya da edinmez her evsizin, öksüzün anası olur. Yine anadır. Yani kadın sevgisiyle, üretkenliğiyle, şefkatli elleri, kocaman yüreği ile dimdik ayaktaysa, annedir, anneliği haketmektedir! Bunun o an denk gelmeyişi sadece zamansız bir kaderdir.
Anne olmak, kadın olmanın bütünsel halidir. Her kadın annelikle tamamlanır. Sabrın, şefkatin, sevmenin en üst noktasıdır. Yani bir üst sürüm ve en yeni versiyon “anne”dir. Üstelik daha üst bir versiyon hiç olmaksızın son üst sürüm. O yüzden de kadının sorumluluğu ağırdır aslında. Geri kalan her ergini yetiştirmek, her ergine sevgi, vicdan katmak, kırılan dalını onarmak kendine düşer. Kökleriyle onu saracak erilden çok onu kıracak erginler olduğundandır, daha çok kök salıp, toprağı daha çok anlamalı ve daha verimli olmalıdır. Yani kadın her geçen gün daha “anne” olmalıdır. Çünkü dünya zalimliğe yürürken onu bir tek anne şefkati kurtarabilir.O yüzden tüm kadınların anneler günü kutlu olsun.