Hikaye nerde başladı acaba? İlk ruha düşüşte mi? Bu kimliğe göz açtığım an mı? Ben olmaya başladığımda mı? Ya da hikaye aslında “ben” i tamamlayıp gözlerimi yumduğumda mı başlayacak? Zaman… lineer mi gerçekten? Ya sondan başa yaşasaydım. Bilerek yani! Her anı bilerek. Seçimlerinizi değiştirir miydiniz?
#Şenlik dağıldı bir acı yel kaldı bahçede yalnız/O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız…
Atilla İlhan ne güzel kaleme ses getirmiş diye düşünüyorum. Arabadayız, şarkıyı bağır çağır dinliyoruz. Burcuylayım.. Burcuyla ağlaştığım anlar. Müjgan mı? O her gözyaşında göz kapağımda… Düşünüyorum. İyiki var Burcu. Sevmezdik birbirimizi başta, ne de güzel kesişti yollarımız. Demetimi düşünüyorum, evimizde ev arkadaşlığımızın kızkardeşliğe dönüştüğü günleri. Firdevsle kahkahaları ve falları. Aklıma Müge geliyor, tüm naifliğiyle hep yanımda oluşu. Aslının en zor anlarımda kolumdan tutup beni kendime getirme çalışmalarını. Yeşimin akılcı yanlarını. Semra’m.. Beni en sarsması gerektiği anda sarsıp, en güçsüz anımda beni ben yapanı destekleyen konuşmaları, ablam olsa dediğim zamanlar. Dilek mesela, en beklentisiz anda güldürmesi, Özgür’ün kızına ait hikayeleri anne aşkını gözlerinden okuyarak dinlemeyi. Ceren’in elimden tutup benim işe alınmamı destekleyişi. Dostum, biricik arkadaşlarım. Hepsi diyorum en tatlı ve acı anlarda. Ne de güzel kesişmiş yollar. Ya seçimlerimden biri olmasaydı da biri eksik olsaydı hayatımda? Mesela hiç anlatmasaydım aşkımı, o sığ nehirde boğulmak üzere olduğumu, hiç anlatmasaydım… Tam o noktada bir cümle eksik kalsaydı?
#Gitti dostlar şölen bitti ne eski heyecan ne hız/Yalnız kederli yalnızlığımız da sıralı sırasız / O mahur beste çalar Müjgan’la ben ağlaşırız…
Fonda çalan müzik geriye sarıyor anıları. Hani diyorum mesela en olmaması gerektiği anda sokağın ortasında düşmeseydim? Ya da hasta olup Yelda’yı “uyan ölüyorum” diye çağırmasaydım. O zaman hala güler miydim bugün o düşüş anıma? Bir telefonuma yanı başımda olacak arkadaşımı bilebilir miydim?
#Bitmez sazların özlemi daha sonra daha sonra / Sonranın bilinmezliği bir boyut katar ki onlara / Simsiyah bir teselli olur belki kalanlara / Geceler uzar hazırlık sonbahara…
Tabiki aşklarımı düşünüyorum. İnsanın en umutlu, heyecanlı anları. Bir de en yutkunamadığı, kimi zaman yaşamdan koptuğu anlar. Hani diyorum, yaşamaz mıydım? Yaşardım. Tekrar ve tekrar yaşardım. Çünkü nasıl davranılmasını istemediğimi, neyin kırdığı ve kimin bir daha kıramayacağını biliyorum artık. Çünkü hangi anlar niye ölümsüz, hangi anlar niye gülümsetiyor.. En ben haliyle ıstırabın, en ben haliyle hayatın, hepsinden yeni bir ben doğdu.
#Bir yangın ormanından püskürmüş genç fidanlardı / Güneşten ışık yontarlardı sert adamlardı / Hoyrattı gülüşleri aydınlığı çalkalardı / Gittiler akşam olmadan ortalık karardı…
İnsanın devrimi kendisini doğurmak. Kalbi var ya sol tarafında… En gerçek haliyle ruhunu dinlettiği organ. Seni senden alan, çalan, seni sana hediye eden kalp! Tam yerinde korkusuzca attıkça, asıl kendine gelişin. Asıl amacın. Varlığın neden var ki? İyi bir avukat olmak için mi? Doktor? Patron? Anne olmak mı, iyi bir baba olmak için mi? Varlığın kendini doğurmak için. Her güne sen başlayıp, egoların sana ve insanlarına savaş açtığında aynanın karşısında gibi ona bakıp gülümsemen, bir hemşire gibi sus işareti yapıp susturmandır devrimin. Devrimin her sabah en sevilmez yanıyla sevmendir insanlarını. Devrimin gözlerin dolduğunda en ıstıraplı haliyle izin vermendir gönlüne düşen ıslaklığa. Devrimin en küçük düşürücü anlarına gülmen, kendine kahkaha atmandır. Ve devrimin, dostunun omuzuna dokunmandır. İş arkadaşına bir kahve uzatman, işine senden mucize katman… Ve devrim kendinden başlayarak her anını sevmendir hayatın. Herkeste kendini bulman, ama birini kendine saymandır. Kalp dediğin attıkça, korkusuzca sevip bir de aşık oldukça… Devrim sevgiyi aşılamandır senden bir iz. Ve devrim kendini doğurmandır. Devrim diyorum aşık olmak istemektir o “Güneşten ışık yontan sert adam”lara/Devrim “Hoyrat gülüşlü aydınlığı çalan” adamların kendisi en yüreklisinden/ Gitti mi akşam olmadan ortalığı karartacak kadar tutkulu, gerçek, cesur… Sana kendini ekleyip, senden çıkınca müjganla ağlaşmandı…
Müjgan. Kirpiklerin yani. Devrim; mutluluğunda, umudunda, yokluğunda ve hepsiyle bütünleşen yanıdır insanın. Rimelli rimelsiz olması, kalbinin atıp durması seçimindir hep. Korkak mı, korkusuz mu? Sen mi, sen olmayan bir olması gereken hayat mı?
O yüzden en baştan yaşasam. Tekrar ve tekrar. Her bi nefesim, anım, yaşam karem aynı olurdu. Hayatıma aldığım anlardan, kararların harikalığından değil. Böyle tam ve tamam olduğumdan. Ve şarkı tınlıyor içimde dilime dolaşan tek cümlesiyle. En başından, en sonuna aynı:
“O mahur beste çalar, müjganla ben ağlaşırız!”.