Yirmibirinci yüzyıl megapol insanı dinlenmek istediğinde yapış yapış kalabalık bir yere gidip, kulaklarını sağır eden bir müziğe sarılır. O kalabalık fiziksel bir yalnızlıktan uzaklaştırırken bilir ki kendisiyle başbaşadır. Kimsenin sesi duyulmaz, o yüzden başının içinde taşıdığı sesleri herkesten sıyrılarak dinleyebilir. O seslere aldırış etmez çünkü geceye sığındırılacak bir yüzleşmedir o an.
Yüzleşmeler… Cesaret gerektirir. Dinlemeyi gerektirir. Cümle kurmayı… İnsan asla düzenini bozmak istemez. Mutsuz olsa da yarattığı hayat güvenli bir kıyıdır kendisine. Çalıştığı işten memnuniyetsiz insanlar görürsünüz. Bulunduğu çevreden sıkılan. Mutsuz olduğu eşine sırf alışkanlıklarından sıyrılmamak için katlanan insanlar. İçsel bir değiştirme, sürdürebilme başarısıdır hissedilmek istenen. Verilen emeğe, yaşanılan zamana sahip çıkmaya çalışmasıdır. Oysa İLİŞKİ BAŞARI İLE İLGİLİ DEĞİLDİR. Başarı bir şeyi elde etmektir. İnsan bir varlık ve imge gibi elde edilemez oysa. Olsa olsa bir kaldıraç olabilir, bir tarafın koyduğu duyguya benzer bir ağırlık olmadıkça eşit kalmayan ve bir tarafı hep havada asılı bırakan. Egosal bir kazanım hırsını işteş bir birliktelikten çıkartmak gerek. Yani kendisi için cesur olmalı insan. Ha alıştı, ha gitmez, ha oldu olacak insanın kendisine taktığı prangadır. Sırf alıştığı için birinin seni bulunduğun yerde istemesi en büyük kötülüğündür kişiliğine. Biri ile ikame edilemediği için orada bulunman, haksızlığın ve hiçliğin en büyük olanıdır. Başka bir çalışan olmadığı için, yeni bir arkadaş bulunamadığı için, takımda oynayacak oyuncu olmadığı için, içindeki boşluğu dolduracak başkaca bir insan olmadığı için. Bu yüzden bulunduğu yerde kalmamalı insan. Mesela o işi haketmeli, o arkadaşlığı, oyuncu olmalı, bir kalbin ritmini değiştirecek aşk olmalı. Haketmeli insan. Kendine şans tanımalı. Çünkü insanın tavrı değişir, kaderi değişir. Hakettiğimizi düşündüğümüz hayatı biz şekillendirebiliriz. Şans, kader, tesadüf ancak gittiğimiz yönde karşımıza çıkar. Gitmediğin yöndeki ihtimal seni bulamaz. Ne arkanda kalmalı gözün, ne yarında kalmalı aklın. Gözün bir tek kendi üzerinde olmalı yüzleşme için. Özgürlüğün için, kendi yaratımın için. Aksi halde sen sen ol, bu hayatla ve kalbinle göreceğin sana hazır olmadığında yüzleşme!