Artık cümlelerle iletişim kuramıyorum. Çokça hissettiğim yetimlik ve eksiklik duygumdan belki. Yıllardır kurduğum cümleler, şimdi adına tecrübe dediğim içimi yakan anlar, mutluluktan içim çıkana kadar sevmeler, her koyduğum hedefe varış noktamdaki gurur, mesafeler, özlemeler… Hiçbiri cümlelerle tam kendini anlatamıyor nasılsa. Bir gıdıklanma veya yumruk hissi, boğulma veya nefes alma hissi… Cümleler sığ. Cümleler yarım. Artık daha az konuşup daha çok ben olabiliyorum.
Cesaretle dokunabilirim ellerine, cesaretle aidiyet isteyebilirim kendim için. Çokça savaştığımdan teslim bayrağını çekebilirim en baştan. Huzuru yaşatabilirim sessizliğe teslimle. Konuşmadan anlaşabilirim. Mental bir kapı ardında bekleyebilirim içeri girmeni. Sadece düşüncelerde bile aktarabilirim sıcaklığımı. Sadece ve sadece bakıp, hiç kurulmamış cümleleri duyabilir; korkudan, hesaptan, telaştan atılmamış adımları bilip sabredebilirim. Çünkü artık kurulmuş cümleleri sevmiyorum. Çünkü sessizliğe duyduğum saygı, kaygı ve önyargılara açmayacağım savaşta çoktan çekilmiş teslim bayrağıyla bekliyorum. Hayır, beklediğim “aşk” , “heyecan”, “sevgi” cümlesi ya da tümcesi değil. Merhamete benzer bir sıcaklık. Dedim ya, sessizlik içinde. Bir ismi olacaksa beklediğimin, bence adı; “Bundan Sonra”…